Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen ve asrın felaketi olarak nitelendirilen 7.7 ve 7.6 şiddetindeki 6 Şubat depreminin birinci yılında ülkenin birçok yerinde hayatını kaybeden vatandaşlar anıldı. Depremin ilk dakikalarında hazırlıklarını tamamlayarak yardım için yola koyulan ve ilk olarak Kahramanmaraş’ta bulunan ve depremin simgesi haline gelen yaklaşık 7 bin kişinin yaşadığı ve depremde birçok kişinin enkaz altında kaldığı Ebrar Sitesi’nde görev alan Burdur İtfaiyesi de depremzedeleri unutmayarak İtfaiye Müdürlüğü önünde anma töreni gerçekleştirdi. Soğuk havaya rağmen toplanan bütün itfaiye personeli saatler 04.17’yi gösterdiğinde siren çalarak 2 dakika saygı duruşunda bulunup hayatını kaybeden depremzedeleri andılar.
Depremin ilk anında personelleri toparlayarak yardım için yola koyulan İtfaiye Müdürü Mehmet Ali Ballak deprem için yola çıktıkları andan itibaren yaşadıklarını anlattığı konuşmasında; “Bugün yaşadığımız büyük felaketin birinci yıl dönümü. Bir yıl olsa da acılar ilk günkü kadar taze. Olay gecesi Türkiye İtfaiyeciler Birliği internet tabanlı mesajlaşma programı grubundan sürekli mesaj sesiyle uyandık. Kayseri İtfaiyeciler Derneği başkanı deprem olduğunu söyledi. Sivas İtfaiye müdürü aynı şeyi söyledi, Konya İtfaiye müdürü aynı şeyi söyledi. Büyük bir yerde deprem olduğunu anladık ama nerde olduğunu bilmiyorduk. Saat 04.40 gibi Malatya İtfaiye Daire Başkanlığımızın sesli mesajını aldık. Dedi ki ‘yıkıldık’, itfaiye ulaşmaya çalışıyor, her yer karanlık ama ulaşan yok, bize yardıma gelin” diye. Tam o sırada Belediye Başkanımız aradı. Dedi ki ’Mehmet Ali Deprem olmuş’, ‘Başkanım haberim var ama nerede olduğunu anlamaya çalışıyorum’ dedim. Ekibi toparla hemen yola çık en azından siz yoldayken güzergahınız belli olur, olay da tam netleşir” dedi. Biz saat 05.30 gibi buradan arama kurtarma ekibimizle birlikte yola çıktık. Tabi yoldayken ne olduğunu anlamıyorduk. Gazipaşa’ya ulaştığımız zaman Hatay’ın yıkıldığını öğrendik. Biraz daha gittik Adıyaman’ın yıkıldığını öğrendik. Maraş’ın yıkıldığını öğrendik. Daha da ileri gittik 11 ilde felaketin olduğunu gördük. Biz Mersin sınırlarına ulaştığımızda istikametimiz o zaman belli oldu. Belediye Başkanımız Maraş’a devam edin dedi. Ekip arkadaşlarımızla yolda gelirken dedik ki ‘biz uzak yoldan geliyoruz. Şu an insanlar kurtarılmıştır. O ümitle gidiyorduk. Maraş koordinasyon merkezine ulaştığımızda oradaki görevli ‘Arama kurtarma ekibi misiniz?’ diye sordu ‘evet’ dedik. Ekipmanımızın olup olmadığını sordu bizde var olduğunu söyleyince ‘ilk defa düzgün bir ekip geldi’ cevabını verdi. Orada hepimiz yığıldık kaldık aslında.” şeklinde konuştu.
“Kurtardığımız her canlı da tekrar doğuyorduk, her aldığımız cenazede tekrar ölüyorduk”
Kahramanmaraş’ta depremin simgesi haline gelen Ebrar sitesine yönlendirildiklerini ve karşılaştıkları manzara karşısında durumun vehametini anladıklarını dile getiren İtfaiye Müdürü Ballak; “Bizi Ebrar sitesine gönderdiler. Koordinasyon merkezinde beyaz bir muşamba vardı, üzerinde yıkılan binaların isimleri vardı. Ama karşılarında ekip sayısı yok denecek kadar azdı. Ebrar Sitesini Burdur İtfaiye müdürlüğü olarak bizi yönlendirdiler. Tabi biz bilmiyorduk ki Ebrar Sitesi’nin yaklaşık 7 bin insanın yaşadığı büyük bir site olduğunu. Gittik tamamen yıkılmış. İlk arabayı konumlandırdığımız alanda bir çocuk sesi aldık. Orada yarım saat içerisinde Kumsal bebeği hayat bağladık. Birkaç gün geçtikten sonra artık canlı alamıyorduk. Bu hepimizin moralini bozuyordu. Çünkü her kurtardığımız canlı da biz tekrar doğuyorduk ama her aldığımız cenazede biz tekrar ölüyorduk. Üç gün boyunca yemek, uyku, su hiçbir şey düşünmeden canla başla çalıştık. Kurtarabildiklerimizi kurtardık, kurtaramadıklarımızı siyah torbalarda yakınlarına teslim ettik.
Depremin altıncı, yedinci gününde şunu anladık ki cenazelerini bile teslim alan insanların yüzlerindeki sevinç tebessümlerini gördük. Bu bile çok acıydı. Enkaz başında bekleyen insanlar. Deprem bölgesinde ayağında ayakkabıyla gördüğümüz depremzedelere diyorduk ki ‘ne kadar şanslılar en azından ayakkabılarıyla çıkmışlar.’ Üzerinde battaniye olanlar daha şanslıydı. Çok yoğun bir yağmur vardı ama insanların sığınacakları kapalı bir alan yoktu. Çünkü sürekli artçılar oluyordu.” dedi.
Koskoca bir kent, çaresiz insanlar, dağılmış hayatlar yakınını kaybetmiş insanlar
Kurtardıkları insanlarla bir bağ kurduklarını söyleyen Mehmet Ali Ballak;
“Bir anne kız daha önce kurtarılmıştı. Babalarını kurtarmak bize nasip oldu. Yaklaşık 10 metre yatay tünel açarak kurtardık. Baba biz 'Diğer oğlum burada eğer oğlumu kurtaracaksanız beni öyle çıkarın buradan' dedi. Ona oğlunu da kurtaracağımıza dair söz verdik. Hatta ambulanstaki hali hiç gözümün önünden gitmiyor. Ali çavuşun elinden tuttu, 'Ali sana güveniyorum, beni kurtardığınız gibi oğlumu da kurtaracaksınız' dedi. Ama oğlunu kurtaramadık çünkü ulaşılması çok zor bir yerdeydi. Depremden yaklaşık bir ay sonra o baba bana telefonla ulaştı. Normalde benim onu teselli etmem gerekiyordu ama o beni teselli etti. 'Beni eşimi kızımı hayata bağladınız' dedi. Orada tekrar normal hayata dönebilir miyiz diye düşünüyorduk enkazda. Çünkü yıkılmış koskoca bir kent, çaresiz insanlar, dağılmış hayatlar yakınını kaybetmiş insanlar vardı ama işte zaman insana her şeyi unutturuyor aslında ama unutulmuyor. Herkesin içinde, tüm arama kurtarma ekibinin, tüm ülke vatandaşlarının içerisinde aynı dün gibi, 15 dakika öncesi gibi bu acı duruyor. Milletimizin başı sap olsun. Geride kalanlara Allah sabır versin. Hastalarımıza acil şifalar versin, Rabbim bu acıyı bir daha kimseye yaşatmasın.” sözlerini sarf etti.
Diş Hekimi olan kızının atamasından dolayı gittiği Hatay’da kızını yerleştirdiği evde oturdukları ikinci günde depreme yakalanan ve 2 saat sonra enkaz içerisinden kaldırılan Burdur Belediyesi Temizlik İşleri Müdürü Enver Gürses o anda yaşadıklarını anlatarak;
“Öncelikle milletimizin başı sağ olsun. Kalanlara Rabbim acil şifalar versin. Büyük bir afetti. O bir buçuk dakika hiç bitmeyecek gibi gelmişti. İnsan o deprem esnasında deprem üçgeni yapın derler ya o anda heyecanla hiçbir şey yapamıyorlar. Biz çocuklarımla üçümüz aynı odada yattığımız halde birbirimizi yakalayamadık. Deprem bize o kadar uzun geldi ki hiç bitmeyecek diye düşündük. Bizim bulunduğumuz apartman 9 katlıydı, yeni yapılmış bir binaydı. Ama biz 5’inci katta oturuyorduk deprem bittikten sonra bir baktık 2’nci kata inmişiz. Altımızdaki 3 kat çöktü ve insanlar orada vefat ettiler. Dışardakiler bağırıyordu 'Sesimi duyan var mı?' diye ama kimse kimsenin sesini maalesef duyamadı o esnada. Çünkü herkesin evi yıkılmıştı, herkes kendi canını kurtarmaya çalışıyordu. Biz 2 saat sonra kendi imkanlarımızla enkaz altından çıkabildik. O esnada Türkiye’nin 11 vilayeti neredeyse tamamen göçmüştü. Kimsenin kimseye yardım edebilme şansı yoktu. Allah’ım bu afetleri bir daha kimseye yaşatmasın. Deprem bittikten sonra yaralı insanlar enkaz altından çıkıyor, ambulansların biri gidiyor diğeri geliyordu. O gün akşamüstü askerler gelip çadır kurdular. O gün de çok şiddetli bir yağış vardı ki sanki gök yarılıyordu. Daha sonra bizi çadırlara aldılar ama çadırların içi de soğuktu. İnsanlar, çocuklar aç olduğundan bu sefer marketleri yağmalamaya başladılar mecbur kaldıkları için. Aradan bir yıl geçti ama ben hala o anların etkisindeyim. Sosyal medyada veya televizyonda o olayı duyduğum zaman duygulanıp ağlarım. O acı içimizden çıkmadı.” dedi.