Futbol artık dünyada büyük bir sektör haline geldi. İnsanlar arasında sevildiği kadar ekonomik olarakta katkısı çok büyük.
Bir sektör haline gelince para piyasaları futboldan nasıl para kazanabiliriz düşüncesi içerisine girdi. Yayın gelirleri, reklam gelirleri vs. derken bu piyasada çok büyük rakamlar ortaya çıktı.
Çok büyük para kazananlar var...
Yayın gelirlerinden ve reklamlardan para kazananlar olduğu için;
Eskiden bir takım sezon boyunca daha az maç yaparken şimdi daha fazla maç yapıyor. Takım sayısı arttığı için lig sezonu boyunca daha fazla, Avrupa Kupalarıda artık lig usulü olduğu için haftada iki veya üç maç olabiliyor.
Çünkü birileri para kazanacak. Talepte var, millet isteyerek seyrediyor.
2015 yılına kadar Futbol farklı oynanıyordu. Daha çok tekniğe dayalı bir sistem üzerinde oyun kuruluyordu. Brezilya ekolü insanların hoşuna gidiyordu. 1970 yıllarda Brezilyalı meşhur Didi Fenerbahçe'ye teknik direktör olarak gelmişti. O dönemler Fenerbahçe başarılı olmuştu. Seyircilerde oynanan oyundan memnundu. Hele bir futbolcu çalım attığı zaman seyirci mutluluktan havaya uçardı. Fenerbahçe'li Cemil Turan, Galatasaray'lı Metin Oktay daha sonra Cevat Prekazi, Beşiktaş'lı Sergen Yalçın, Trabzonsporlu Ali Kemal Denizci çalım ustası teknik futbolculardı.
2015 yılından sonra dünyada Futbol değişti. Koşu mesafeleri önem kazandı. Futbolcular daha fazla koşarak alan daraltmaya başladı. Seyir zevki azalsa da futbol daha hızlı oynanmaya başlandı. Futbolcular nefesini ayarlayamazsa saha içerisinde sıkıntı yaşayabiliyor ve sık sık sakatlıklar olabiliyor. Herhangi bir futbolcu topu sürerken diğer futbolcu topa hamle yapmak istiyor. Ancak topu süren futbolcu daha hızlı hareket edince istemeden diğer futbolcunun ayağına basıyor. İşte bütün bunlar Futbol hızlı oynandığı için oluyor.
Futbol takımları bu yüzden kadrolarını geniş tutmak zorunda.
Gelelim şimdi dünkü Galatasaray Bayern Münih maçına...
ÖNCE KISSADAN HİSSE
Belediye başkanlığı yaptığım dönemlerde Milli Bayramlarımızda maraton koşuları düzenlerdik. Maraton koşuları uzun soluklu olur. O zamanlar lisede olan bir akrabam maraton koşusunu kazanmıştı. Uzun koşularda yeteneği vardı. Ona turnuvalara katılmasını tavsiye etmiştim. Aradan belirli bir süre geçtikten sonra yanıma geldi.
Turnuvalardan kazandığı madalyalarla...
Biraz konuşunca yarışlardan kazandığı tecrübelerinden bahsetti.
Bence çok önemli...
İlk Maraton koşusunu Bucak'ta bir turnuvada yapmış. İlk koşusu olduğu için;
"Biraz heyecan yaptım. İlk koşumu kazanmak istiyordum, kendime de güveniyordum. Koşu başlayınca hemen tavşan koşucular öne fırladı bende hızlanmak zorunda kaldım. İlk mesafeleri hızlı koştum bu yüzden nefesimi ayarlayamadım. Tavşan koşucuların ardındaki esas uzun mesafeli koşucular beni geçti ve ilk koşumda üçüncü oldum dedi. Daha sonraki koşuda öne fırlamadım. Biraz geriden koşuyu takip ettim. Nefesimi ayarladım ve son düzlükte hepsini geçerek birinci oldum" demişti.
İşte olay bu !!!
Uzun soluklu maratonlarda nefesini iyi ayarlayacaksın...
Öncelikle,
Dünkü maçta oynadığı futbol için Galatasaray'ı tebrik ediyorum. İlk yarı resmen dünya devi Bayern Münih'e kök söktürdü. Çok hızlı futbol oynadı. Alan daralttı, Bayern'i önde baskı yaparak resmen sahasından çıkartmadı.
Maçı izlerken oğluma, 70. dakikadan sonraya dikkat etmek lazım dedim. Çünkü futbolcular çok koştu ve çok yoruldu. Oyuncu değişiklikleri daha farklı olabilirdi. Teknik direktör Okan galibiyete oynadı.
Zaten oynayan futbolcular yorgun!
70. dakikaya kadar nefesini ayarlayamamışlar !!!
Giren futbolcular da ofansif futbolcular. Sakatlıktan yeni çıkmışlar diye biliyorum. Orta sahaya koşan futbolcular alabilirdi diye düşünüyorum.
Galibiyete oynadığı için defansı da öne çıkardı.
Böyle olunca Bayern hızlı oyuncularıyla kontradan iki gol kazandı.
Neyse kaybedilmiş birşey yok...
Avrupadaki başarılarından dolayı Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş'ı tebrik ediyorum.
UZUN SOLUKLU MARATONLARDA NEFESİ AYARLAMAK ÖNEMLİ