Canlı yayın programları nedeniyle ‘YAZI’ biraz unutuldu değil mi?
Artık haftada bir gün, yine KÖŞE YAZISI kaleme almaya, daha doğrusu klavyenin harflerini tuşlamaya ve sözcüklere elçi olmaya devam edeceğim..
6 ay önceden ifade ettiğim gibi özellikle 2025 yılının ilk çeyreğinde şirketler konkordato ilan etmeye, bireysel iflaslar yaşanmaya başladı bile..
2025 yılı çok zor geçecek çok zor..
Hal böyle olunca cemaatler, tarikatlar, hatta diyanet işleri, toplumun kanaat önderleri ağız birliği etmişçesine FAKİRLİĞE ÖVGÜ teranesi söylüyorlar..
Bilimsel araştırma yapan Oytun Erbaş Bey, işi daha da ileri götürdü, mealen ‘’FAKİRLİK SAĞLIKTIR’’ çıkarımı bile yaptı..
Dini argümanlar ise ‘’CENNETİN BAŞ KÖŞESİNDE FAKİRİN YERİ HAZIR’’ temelinde oluşan vaazlar, söylemler kırıla gidiyor..
Peki, neden böyle bir yol-yöntem-tarık izleniyor?
Bence bir numaralı amaç toplumsal huzuru sağlamaktır..
Çünkü toplum rahatsız..
Neden rahatsız?
TÜRK-İŞ’in resmi verisine göre AÇLIK SINIRI 22 BİN CİVARINDA olup en düşük emekli maaşı 14.500 TL, asgari ücret 22.104 TL olunca denklem açık-net sorunu ortaya koyuyor..
Nedir sorun?
Büyük toplum katmanları AÇLIK SINIRINDA falan değil, resmen AÇLIK içinde yaşamını idame ettiriyor..
Halkımız sabırlıdır, tahammüllüdür, ancak bir yere kadardır..
O bir yer geldi mi?
Henüz gelmedi ancak 2026 yılında da, aynı hayat şartlarını mümkün değil kabul etmez..
RAMAZAN ayı yaklaşırken fakirliği biraz olsun azaltmak adına fitre-zekat dağıtımı ilaç gibi gelir kanaatindeyim..
Bence ZENGİNLERİN-VARLIKLARIN geçmiş yıllardan daha çok fitre ve zekat dağıtması toplumsal huzurumuz için elzemdir..
‘’FAKİRLİĞE ÖVGÜ yerine FAKİRLİĞİ NASIL BİTİRİRİZ?’’ sorusuna kafa yormak bence daha hayırlıdır..
Sokak Gazetecisi
Bucak-BURDUR