Siyasiler özellikle devlet ya da hükümet başkanları yukarıda başlıkta geçen sözcükleri kullanıyorlar..

Önce sözcüklere bakalım, neymiş izahı?

Suflör: Sahnenin görünmeyen bir yerinden, sahnedeki oyunculara, rollerinde unuttukları sözcükleri ya da tümce başlarını, tümceleri fısıldayarak anımsatan görevli..

Dublör: Gerektiğinde bir oyuncunun yerine oynayabilecek olan, aynı rolü çalışan yedek oyuncu..

Prompter: Elektronik suflör dersek yanılmayız..

Siyasilerin grup konuşmalarını dikkatlice bakarsanız hemen fark edebilirsiniz..

Neyi?

Prompter cihazının çalıştığını. Çünkü Konuşanın kafası prompter cihazını takip eder..

Böylece siyasi konuşmayı yapan siyasi lider neredeyse hiç hata yapmaz. Çünkü ekranda konuşma hızına göre ayarlı, akıp giden önceden hazırlanmış metin vardır..

Dublör ise genel de başkanlar, devlet adamları için kullanır. En çok ABD başkanın yabancı ülke ziyaretlerinde korumalar ve ajanlar tarafından getirilen dublör, (yani benzeri) başkanınkiyle aynı özelliğe sahip araca biner ve öylece trafikte ilerler. Bu dublör sayesinde başkanın saldırı ve suikasta uğrama riski en aza indirilir..

Bu sözcüklerin bilinen yararlı özellikleri dışında artık sosyal medyada ücretli dublör, suflör kullanıyor dersem abartmam herhalde..

Bir siyasetçiye, bir yazara-çizere, bir çok görünen ekran yüzüne, bir kanaat önderine sözcüklerle hakaret, sözcüklerle saldırı için dublör ve suflör resmen kullanılıyor..

Nasıl mı?

İşte bilmem ne partisi liderine hakaret edilecek diyelim. Önce mecra belirleniyor. İşte twitter mı, instagram mı, ya da başka bir sosyal medya mı?

Metni eline tutuşturulan bu ücretli medya görevlisi başlıyor sözcüklerle hakaretleri saydırmaya..

Karşılığı ya da müeyyide yok mu?

Yasalar bu konuda biraz yetersiz olup ehee işte IP adresi bulunursa, açık kimliğine ulaşılırsa, şikayet konusu işleme alınabiliyor. Günümüz dijital dünyasında milyonlarca işlem içinden seçip bulmak ne kadar zor olduğu aşikardır..
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

Şimdi gelelim, ekonomiye..

Fazla uzağa gitmeye gerek yoktur. Yaşadığımız Bucak ilçemizin ekonomisi nasıldır?

Corona Pandemisi, Bucak ekonomisini şoka uğrattı. Şokun ne olduğunu daha tarif bile edemeden kur şoku geldi ve ekonomik aktivite çok ama çok daraldı..

Öyle ki Bucak ilçemizde faaliyet gösteren 3 özel banka, şubelerini kapattı gitti..

Hangileri bu sözü edilen özel bankalar?

Al Baraka Türk, Şekerbank ve Finansbank..

Bucak ilçemizde gıda sektörü dışında hemen hemen tüm sektörlerin darboğazın içine girdikleri kesindir. Birçok sektör kullandırılan kredilerle ayakta kaldı, ancak bundan sonrası tam bir muammadır. Eğer ekonomi canlanmazsa ikiz şok geleceğini tahmin ederim. Hem bazı sektörler kapısına kilit vuracak, hem de alınan krediyi geri ödeyemeyecek..

Ekonomi ve siyaset demir paranın arkalı önlü yüzü gibidir. Yani hem birdir, hem bütündür, hem de birbirinden ayrılmaz ikilidir. Ekonomi böyle olunca siyasi iktidar ne kadar güçlü olursa olsun dayanmaz, dayanamaz.. Hani derler ya, bu güneşe bu kar dayanmaz. Bu ekonomik zorluğa hiçbir iktidar uzun süre dayanamaz bence..

Gram altın 500’e yaklaşmış, Dolar-TL 8 TL barajına bir tık kalmış, bu şartlarda ekonomi çarkları nasıl dönermiş, ben de merak ederim doğrusu..

Kaldı ki bu ekonomik durumu dillendiren artık sadece CHP değildir, AK Parti içinden çıkan efsane ekonomist Ali Babacan ile yüzde 49.5 oy almış ve başbakanlıktan uzaklaştırılmış Ahmet Davutoğlu da gittileri her ilde söylemektedir..

Cumhur İttifakı ise külli ve katti erken seçim istemiyor. 2023’den önce seçim yok diyor, başka bir şey demiyor. 

Haksızlar mı?

Kendi açılarından yüzde 100 haklılar. Çünkü Pandemi hem dünyada hem de Türkiye’de ekonomileri altüst etmiş, tüm planlamaları tersyüz ve  beklentileri ileriye ötelemiş iken hangi iktidar seçim ister. 
Hiç kimse, bir istisna ABD.. 
Çünkü tarihi önceden belliydi ve seçimden 1 yıl öncesi ABD’de ve dünyada Pandemi yayılıyor. 

Cumhur ittifakı için 2023 yılına kadar seçimsiz geçirmesi için dışsal destek Trump’tan gelebilirdi. Fakat 3 Kasım seçimlerinde Trump kaybeder, Biden kazanırsa Cumhur ittifakı için tehlike canları daha gür ve daha şiddetli çalar kanaatindeyim…
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

Şimdide bir kitap tavsiyesi yapayım. Kendim de DENEME yazmayı sevdiğim için fırsat buldukça dünya deneme klasiklerini okurum. İşte o gruptan bir tanesi de Michel De Montaigne yazdığı ‘DENEMELER’ kitabını okurken düşünmeyi sevenlere öneririm..

Bir hafta sonraki yazımda buluşmak üzere sevgiyle ve sağlıklı kalın! 

Sokak Gazetecisi
Ömer ÖZDAMAR