Önce tarifi alalım.. Fanatik ne demektir? Bir öğretiye, bir dine, bir kimseye, bir şeye çok aşırı ölçüde, coşku ve tutkuyla bağlı olan, bağnaz (kimse)..
Toplumumuzdaki futbol fanatik taraftarlığın ilk 4 sırasına:
FENERBAHÇE,
GALATASARAY,
BEŞİKTAŞ
Ve
TRABZONSPOR diye yazarım..
Kulüp fanatikliği yaşla beraber evrim geçiriyor. Coşku ve tutku frekansı yükseklerden aşağılara sarkıyor. Örneğin 20 yaşındaki Fenerbahçeli ile 60 yaşındaki Fenerbahçeli müsabaka öncesi, müsabaka esnasında ve müsabaka sonrası yaşadığı duygusal dalgalanmalar bir olmuyor..
Golü yiyince ya da yenilince genç fanatik şiddet gösterimine daha yatkın oluyor. Yaşı kemale ermiş fanatik ise en iyi olasılıkla o gün futbol haberlerine kendine kapatıyor, işte film izliyor, işte başka etkinlik yapıyor ya da gidip erkenden uykuyu dalıyor..
‘Genç fanatiklerin şiddet gösterimine örnekler var mı?’ derseniz; ohhh neler var neler..
İzlediği televizyonu odasından sokağa atan mı?
Hiç tanımadığı ancak yenildiği takım taraftarına darp ve yaralama yapan mı?
Toplu izlenen alanlarda agresif ve küfürbaz davrananlar mı?
Yenilgi sonrası arkadaşlarına, dostlarına, sevdiklerine öfke boşlatması yaşayan mı?
Benim tarifime göre her fanatik aslında geçici şizofrendir. Çünkü başka kimliğe bürünürler. Her fanatik kendi ufacık dünyasında önüne gelen her şeyi yakar, yıkar. Fakat ertesi gün o fanatiği tanıyamazsın çünkü sakin, sessiz, kendi halinde bir insan şekline bürünür. İçine giren canavar çıkmıştır, tekrar girinceye kadar o insan da dinlenmeye çekilir..
Gelelim en netameli siyasi fanatikliğe..
Hemen saymaya başlayalım mı?
ATATÜRK fanatikliği,
ERDOĞAN fanatikliği,
AK Parti fanatikliği,
CHP fanatikliği,
MHP fanatikliği,
HDP fanatikliği listenin ilk sıralarına yerleşir kanaatindeyim..
Aman ha, sevmekle fanatikliği karıştırmayalım. İki kavram çok farklıdır..
Ben mesela ATATÜRK’ü severim ama fanatiği değilim. Ki yazdığım kitaplarda ATATÜRK ile ilgili ne kadar övündüğüm konu varsa az da olsa yerdiğim konular vardır. Fanatiklik ise bu noktada kendisini çok keskin ortaya çıkarır. İnsan olduğu unutulur ve asla yanlış yapmaz çizgisinde fanatik savunma yapılır.
Kaldı ki ATATÜRK ülkenin kurucusu olduğu için zaten sevilmeyi ve saygı görmeyi hak ediyor.
Yine Erdoğan’ın da seveni çoktur, yüzde 51 oy alması zaten bu kanıyı ispatlıyor. Ancak sevenlerinin en az yarısı fanatik sınıfına girer diye düşünüyorum. Erdoğan’ın herhangi bir konuda hata yaptığını söylemek bile fanatiklerince saldırganlaşmak, bağırıp-çağırmak için yeterli argümandır..
Yine 20 yıldır ülkeyi yöneten Erdoğan’ın sevenleri olması ve asgari saygıyı hak etmesi de çok doğaldır..
Aristo mantığı, Grek felsefesi fanatiklerin lügatinden çıkarılmıştır. Siyasi fanatiklik ne aile bağı tanır, ne arkadaş-dost ilişkisi tanır, hepsini bir anda siler-süpürür..
İnsanlar nasıl fanatikleşir?
Fanatikleşme ne zaman başlar?
İnsanlık tarihinde fanatikleşme nelere yol açmıştır?
Fanatikleşme bir gün sönümler mi?
Çok derin mevzu olup benim deneyimlerimden, bizzat tanık olduğum vakalardan, okuduklarımdan, izlediklerimden ancak bu kadar hülasa çıkardım.
Eğer sayfalarca kitap yazılırsa neden bu konu başlığını seçtim?
Ben 6 yıldır, fanatiklikten sıyrılmış yazılar yazıyorum. Nedense (ki normal bu kadar fanatikleşmiş toplumda) benim bu tarzım bir türlü sindirilemedi, alışılamadı, kimin zülfüne dokunsan saldırı başlıyor, hakarete başvuruluyor. Ne yaparsanız yapın ömrümün sonuna kadar bu felsefi-mantık çizgimden asla ayrılmayacağım. Her kimde, her nerede yanlış görürsem yazmaktan, bunu usturuplu bir dille ifade etmekten hiçbir zaman kaçınmayacağım.
Sokak Gazetecisi
Ömer ÖZDAMAR