Şu oldu, bu oldu ancak olanlar oldu ve Aralık-2020 ayında virüs zirve yaptı..
Türkiye sathında hepimize diz çöktürdü, pes ettirdi, mega şehirlerden tutun, en küçük belde-köy-mahalleye kadar artık savunmasız haldeler. Virüs yayıldı. Sanıyorum Türkiye halkının yüzde 20’i enfekte oldu, yani semptomlu-semptomsuz virüsle tanıştı, ölen öldü ve kalanlar aşı gibi koruyucu antikor sahibi olarak yaşama devam etti..
Genetik yatkınlığına, beslenmesine, spor aktivitesine ve tedbirlere sıkı uyumuna bağlı olarak virüsle tanışmayan ya da semptomsuz atlatan bireyler 4 gözle ÇİN AŞISINI bekliyorlar..
80 milyon nüfusumuza göre hadi 20 yaş altı saymalım 60 milyon kişi; (2 faz halinde vurulacağı için 120 milyon doz aşı) amma Çin, amma Alman, amma geleneksel, amma dijital bir aşıyı vurdurmak üzere sabırsızlıkla duruyorlar..
Maalesef kaybettiğimiz canlara baktığımız zaman istisna hariç 60 yaş ve yukarısı gözüküyor. Yani savunma mekanizması en zayıfları seçiyor virüs ve tüm tıbbi müdahaleye rağmen kaybediliyor..
1 ay evlere kapansak hiçbir şey değişmez artık bence. Çünkü en küçük yerleşim yerinden en büyük kentlere kadar dağılım gösteren virüs, artık yeni doğan bebekten, en yaşlı amca-teyzeye kadar herkese bulaşma potansiyeli oluştu. Kapanmayla salgının sönümlenmesi ya da bitmesi mümkün değildir. Bu safhadan sonra 2 yol kaldı:
Yol-1 AŞI,
Yol-2 TOPLUMUN BAĞIŞIKLIĞI,
Yol-3 YOK..
Sosyal medyada sordum. Bir kez daha siz değerli okuyuculara soruyorum:
Neden bizim Covit-19 aşımız yok?
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Geçen hafta Bucak ilçemizde siyaset saman alevi gibi parladı ve söndü..
Neydi büyük tantana?
Eşi covit-19 testi pozitif çıkması üzerine karantinaya alınan İYİ Partili Belediye Meclis Üyesinin mutat Belediye Meclis Toplantısına katılmasıdır..
Önce AK Parti Bucak İlçe Başkanı basın açıklamasıyla ağır bir eleştiri getirdi, ardından İYİ Parti İlçe Başkanı cevap verdi, ardından Bucak Belediye Başkanı topa girdi, daha ağır bir üslupla bildiri yayınladı..
AK Parti Bucak İlçe Başkanı sosyal medya üzerinden ‘HES kodu nerede? Haklı olan HES kodunu kamuoyuyla paylaşır’ dedi ve konu kapandı..
Tabii siyasi partilerin işleyişi, tarzı, stratejisi farklıdır. Ben olsam daha farklı bir yöntem izlerdim..
Neyse herkesin yoğurt yiyişi ayrıdır, saygı göstermek lazım..
Köşe yazarı olarak benim olaya bakışımı merak eden okuyucu sayısı çok fazladır..
Hiç lafı uzatmadan kısaca düşüncemi/görüşümü paylaşayım:
Yüzde 60 İYİ Parti Belediye Meclis Üyesi Haksızdır,
Yüzde 40 ise Bucak Belediyesi haksızdır..
Neden?
Karantinada olduğu halde toplantıya katılmak zaten büyük yanlıştır. Belediye gibi resmi kurumlara HES kodu olmadan belediye meclisi üyesi bile olsa nasıl girdi? Güvenlik-kontrol noktasını nasıl aştı? Bu da yanlıştır..
NOKTA..
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Bu hafta ‘İÇİMDEKİ DENİZ’ isimli film, sanat-estetik merceğime takıldı. Aslında 2004 yılı yapımı eski bir film olmasına rağmen ‘ÖTENAZİ’ hakkında ancak bu kadar derli toplu ve her yönüyle görüş/düşünce yansıtılabilirdi. Genç yaşta geçirdiği deniz kazası sonrası 30 yıl yatağa mahkum kalan birinin; ‘ÖTANAZİ’ talebine payanda ve filmin tek cümlelik anlatımı:
"Yaşamanın bir hak, ama mecburiyet olmadığına inanıyorum.."
Film içinde ‘ÖTANAZİ’ karşıtlığı bloğunda DİN-KİLİSE, HUKUK, MEDYA yer alırken yanında ise birkaç entelektüel insan ile insan hakları üzerine bir dernek vardır. Fikirsel çatışma çok keskin ve sert yaşanır. Elbette duygusal gelgitler nedeniyle ötenaziye karşı çıkan en yakınlarından çıkar..
Filmin finali ÖTENAZİ ile sonuçlanır. Konuyu merak edenlerin izlemesini tavsiye ederim..
Bir hafta sonraki yazımda buluşmak üzere sevgiyle ve sağlıkla kalın!
Sokak Gazetecisi
Ömer ÖZDAMAR